16 Kasım 2016 Çarşamba

Anlaşılamıyacak Gibi Görünen; Fakat Basit İletişim Derslerinin Vazgeçilmez Hale Gelen Kuramları

Anlaşılamıyacak Gibi Görünen Fakat Basit İletişim Derslerinin Vazgeçilmez Hale Gelen Kuramları
-------------------------------------------------------------------------------------------
1-Sihirli Mermi Kuramı (Hipodermik Şırınga)

Harold Lasswell
- Bu kurama göre tasarlanan iletiler kitle iletişim araçlarıyla kamuoyuna ulaştırılacak ve böylece ikna süreci başlamış olacaktır. Bu kurama göre, hedef kitleye düşünce kalıpları, tutumları, hiç dirençle karşılaşılmadan oluşturulabilinir. Her iletinin sorgulanmadan alınacağı esasına dayanması, kuramın eleştirilebilir noktasıdır.Harold Laswell siyasi iktidarların sadece fiziksel güç kullanmadıklarını bunun yanında kamuoyunun kitle iletişim araçları vasıtasıyla oluşturulduğunu belirtmişti. Laswell ’ in yaklaşımı; kitle iletişim araçlarının propaganda amaçlı kullanıldığını ve kamuoyunun etkilendiğini görüşüdür. 
- Laswell ’ e göre kitleler propagandaya karşı direnecek eleştirel akıldan ve bilgi birikiminden yoksundur. Kitleler yönlendirilen bir sürüdür.Seçkin insanlar kitle iletişim araçlarıyla insanları yönlendirirler.Bu yaklaşıma getirilen ilk kuram Hipodermik Şırınga (Sihirli Mermi) modelidir. Ana iletişim çalışmalarının temelini oluşturan bu akım doğrusal bir nedensellik anlayışına dayanır.
- Gönderici ileti ve alıcı basit nedensellik anlayışına bağlıdır. Kitle iletişim araçlarıyla kitlelere gönderilen mesajlar deri altına enjeksiyon yapan bir iğne gibi direk etki eder. Bu kurama göre mesajlar uyarıcı bir etken gibi doğrudan etki eder ve kitleler pasif alıcılardır. 
- Bir başka ifadeyle; burada verilmek istenen mesajlar aynı hastalık anında kişiye damardan verilip etki etmesi beklenilen ilaç gibi direkt olarak hedeflerin zihninde etki etmek için verilir ve bu doğrultuda verilen mesajlarla hedef kitleler etki altına alınıp, medyaları yöneten güçler gibi düşünüp, bu düşünceyle amel etmesi beklenir. 
- ilk başta insana gülünç bir sözcük öbeği gibi gelse de önemli bir detaya vurgusunu yapar. Hipodermik Şırınga iğnesi, medya ve diğer kitle iletişim araçları vasıtasıyla, verilen bilgilerin dinleyici ve izleyiciler tarafından sorgusuz sualsiz kabul edilmesi esasına dayanır.
- Belli bir ihtiyaç içerisinde olan insanların hedef alındığını söyleyen bu model anlayışında, bir arayış içerisindeki kişi verilen bilgileri sorgusuz olarak kabul eder, medya tarafından tam da ihtiyaçlar odak alınarak hazırlanan dahiyane reklam paketleri ve görselleriyle, alıcısını can evinden vurarak, gerekli tüm şartlar sağlanmış olunur.
- Uyarıcı bireylerin göreceği veya duyacağı bir ses, söz ve uzun bir konuşma olabileceği gibi bir şekil, simge ya da sembol şeklinde bir etkende olabilir. Bireyler bu mesajları algılar, içsel dünyasında değerlendirir ve bu uyarıdan hareketle bir tepki gösterir. Uyarıcı bireylerin göreceği veya duyacağı bir ses, söz ve uzun bir konuşma olabileceği gibi bir şekil, simge ya da sembol şeklinde bir etkende olabilir. Bireyler bu mesajları algılar, içsel dünyasında değerlendirir ve bu uyarıdan hareketle bir tepki gösterir. Etki (Uyarıcı ) Süreç (İşlem) Davranış (İşlem) Girdi İnsan Beyni Çıktı 
- Eskiden, televizyon, radyo ve gazete gibi kitle iletişim araçları tehlikeli bulunurken, şimdi internet ve sosyal ağlar tehlikeli bulunmaktadır. 
- Kuramı savunanlara göre, medyanın güçlü bir etkileme ve yönlendirme gücüne sahip olması ve onu tüketenlerin hayli savunmasız kaldığı düşüncesindeler. Yapılan iletişim faaliyetleri ile medya sahipleri ile siyasi iktidarın istediği yönde tutum değişikliğine rahatlıkla yaptırabileceği düşüncesi hakimdir. Kuramı savunanlara göre, medyanın güçlü bir etkileme ve yönlendirme gücüne sahip olması ve onu tüketenlerin hayli savunmasız kaldığı düşüncesindeler. Yapılan iletişim faaliyetleri ile medya sahipleri ile siyasi iktidarın istediği yönde tutum değişikliğine rahatlıkla yaptırabileceği düşüncesi hakimdir. Etki (Uyarıcı ) Süreç (İşlem) Davranış (İşlem)
-------------------------------------------------------------------------------------------
İki Aşamalı Akış Kuram

Kamuoyu önderlerinin medyadan aldıkları bilgileri analiz ederek ve yorumlayarak vardıkları sonuçları çevrelerindeki kişilerle paylaşmaları sonucunda görüş ve düşünceler benimsenmekte ve yayılmaktadır. Bu kurama göre, kitle iletişim araçlarının etkisi, kişisel etkileşime göre daha azdır ve kanaat önderlerinin iletişimin amacına ulaşmasında etkili olduğudur. Bu kuramın uygulamada en önemli sakıncası ise düzenli, sürekli ve belirlenmiş kamuoyu önder grubun varlığından söz edilememesidir. Ancak her iletişim stratejisi için mutlaka paydaş haline gelecek kamuoyu önderlerinin olabileceği göz önünde bulundurulursa kamuoyu önderlerinin (kamuoyu önderleri söyledikleri ile diğer kişiler üzerinde etkili olacak kişilerdir, örn; sanatçı, siyasi liderler, sporcular, öğretmenler v.b) halkla ilişkiler kampanyaları açısından önemi tartışılamaz. Dolayısıyla iki aşamalı akış kuramı, halkla ilişkiler uygulamalarında oldukça önemli bir işleve sahiptir.
-------------------------------------------------------------------------
Fikir Grupları Kuramı

Oldukça kabul gören bu kurama göre; kamuoyu önderlerinin etkisi kabul edilmekle birlikte, kamuoyu üzerindeki tek etkili kişi ya da gruplar olarak düşünülmemelidir. İlgi alanları benzer olan kişilerin ortak karara varmaları ile çoğunluğa/gruba uyma eğiliminin diğerlerinin de görüşlerini etkileyeceği temeline dayanır. Bir başka deyişle fikir grupları kuramı, çoğunluk tarafından kabul edilen görüşlere diğer kişilerin de katılmaları esasına dayanmaktadır.
-------------------------------------------------------------------------
Difüzyon (Diffusion) Kuramı 

Stanford Üniversitesi İletişim Aratırmalan Enstitüsü Profesörlerinden Everett M.Rogers’ın, yeni bir fikrin kabul edilme sürecini açıklayan kuram 5 adımdan oluşmaktadır (Wilcox ve Nolte, 1990, 30).
Farkındalıkyaratılması, ana fikrin farkına varılması,
İlgi Uyandırılması; daha fazla bilgiye gereksinim duyulması,
Paylaşma; edinilen bilgilerin diğer insanlarla paylaşılması,
Değerlendirme; kişinin, düşüncelerin kendi görüşleri olup olmadığını farkına varması,
Uyum; edinilen bilgilerin davranış biçimine dönüştürülmesi süreci.
Özetle Difüzyon kuramı, farkındalık yaratılması, dikkat çekilen konunun diğer insanlarla paylaşılması ve davranış biçimine dönüşmesi açısından halkla ilişkiler uygulamaları ile ilgilidir. Çünkü bu kuram, önce dikkatlerin bir konuya çekilmesi ve ilgi duyulmasının sağlanması, sonra paylaşılan bilgilerin fark edilmesi ve edinilen bilgilerin yaşamda yer bulması temeline dayanır. Özellikle publicity (duyuru) modelinin herhangi bir konunun popüler hale getirilmesi yaklaşımıyla, diffüzyon kuramının örtüştüğü söylenebilir.
-------------------------------------------------------------------------
Gündem Oluşturma (Ajanda Setting) Kuramı

Son zamanlarda medyanın kamuoyu üzerindeki etkilerini tartışan Gündem Oluşturma medyanın kamuoyuna ne düşüneceğini değilse bile ne hakkında düşünmesi konusunda yönlendirdiği varsayımına dayanmaktadır. İletişim ve siyaset bilimi açısından çok önemli bir kavram olan kamuoyu “kamu” ve “oy” sözcüklerinin bileşiminden oluşmakta anlam olarak da “bir kurum çevresinde oluşan ya da ondan etkilenen, hizmet alan topluluk” olarak bilinmektedir. En genel anlamda ise kamuoyu, kamu çıkarlarını ilgilendiren bir konuda veya konular hakkında halkın kanaat ve görüşlerinin toplamı olarak tanımlanabilir. Kamuoyunun oluşmasında bireylerin kişisel deneyimleri, kitle iletişim araçları, baskı grupları, siyasal partiler ve hükümet etkilidir. Ancak günümüzde medya en önemli kamuoyu oluşturma aracı olarak görülmektedir. Örneğin bir konuda sorunu gündeme taşımak, konu hakkında kamuoyunun dikkatini çekmek için medya önemli görevleri üstlenebilir. Gündem oluşturma, kitle iletişim araçlarında yer alan haberlerin, bireylerin neyi, nasıl düşüneceğini, ne ile ilgileneceğini biçimlendirmektedir. Haberin yayılması ile doğrudan ilişkili olan gündem oluşturma, medyada bireylerin neyi önemli buldukları ve hangi bilgi ve haberlerin dikkat çektiğini irdeler. Bu nedenle bireylerin dünyayı algılama biçimleri ve yaşam tarzlarının oluşumunda medya doğrudan etkilidir. Günlük yaşamda da kanıtlanması mümkün olan bu varsayım aslında kamouyunun gündemini medyanın oluşturduğu esasına dayanmaktadır. Kuramın halkla ilişkiler açısından önemi ise, medyanın halkla ilişkiler uygulamalarında önemli bir iletişim kanalı olmasının yanı sıra medyada yer alan haberlerin büyük bir bölümünün halkla ilişkiler kaynaklı olmasındandır. Çünkü medyada yer alan haberlerin büyük bir bölümü kuramlardan medyaya akan haberlerle belirlenmektedir.
Kültürel Göstergeler ve Ekme Kuramı
Ekme kuramı, Profesör George Gerbner tarafından geliştirildi. Gerbner 1960'ların ortalarında "Kültürel Göstergeler" araştırma projesine başladı. Böylece televizyon izlemenin izleyicilerin gündelik yaşam hakkındaki düşüncelerini etkileyip etkilemediğini, etkiliyorsa bunu nasıl yaptığını araştırdı.
Ekme kuramcılarına göre, televizyonun etkisi uzun dönemlidir. Bu etki azar azar, derece derece, dolaylı fakat zamanla birikerek olur. Bu araştırmalarda vurgu,
televizyon izlemenin etkisinin izleyicilerin davranışlarından çok uttumlaı üzerinde olduğundadır. Çok fazla televizyon izlemenin gerçek hayattan çok televizyon  programlarındaki dünyayala tutarlı tutumları ektiği düşünülür. Televizyon izlemek  
doğrudan şiddet davranışına sebep olmaksızın dünyadaki şiddet hakkında insan zihnini biçimlendirebilir. Ekme kuramcıları, gündelik yaşamdaki şiddetin yaygınlığı gibi genel inançlarla ilgili ilk düzey etkileriyle, kanun ve nizam ya da kişisel güvenlik gibi özel eğilimlerle ilgili ikincil düzey etkilerini ayırırlar. Gerbner medyanın bir kültürde var olan değer ve tutumları yani egemen değer ve tutumları ektiğini öne sürer. Yani medya, bu insanları birbirine bağlayan değerleri yayar ve bu değerleri
sürdürür. Ekme araştırmaları medyayay toplumsallaştırıcı bir araç olarak bakar ve televizyon izleme süreleri arttıkça gerçekliğin televizyondaki versiyonuna inanma oranlarının artıp artmadığını araştırır.
-------------------------------------------------------------------------
Suskunluk Sarmalı

Suskunluk sarmalı, anonim bir toplumda, bağlılığın, değerler ve hedefler üzerindeki yeterli bir anlaşma düzeyi aracılığıyla sürekli olarak sağlanmak zorunda olduğu varsayımı üzerine kuruludur. Kamuoyu denilen bu tür bir anlaşma yalnızca siyasal konularda değil, gelenekler ve moda gibi dışsal etmenler açısından da aranır. Suskunluk sarmalı kuramı, yalnızca üyelerinin birbirlerini tanıdıkları grupların değil, toplumun da oydaşmadan sapan bireyleri tehdit ettiği varsayımına dayanır. Toplum bunları dışlama ve ihraç ile tehidt eder; bireyler de belik de genetik olarak  belirlenen, bilinçaltı bir dışlanma korkusu taşırlar. Bu dışlanma korkusu, insanların, çevrelerinde hangi fikirlerin ve davranış biçimlerinin benimsendiğini yada reddedildiğini ve hangi fikirlerin ve davranış biçimlerinin taraftarlarının arttığnı ya da azaldığını düzenli olarak kontrol etmelerine yol açar.
Suskunluk sarmalı kuramı beş varsayım üzerine kuruludur:

1.Toplum sapkın bireyleri dışlamakla tehdit eder.
2.Bireyler sürekli olarak dışlanma korkusu duyarlar.
3.Bu dışlanma korkusu, bireylerin her an fikir iklimini değerlendirmeye çabalamalarına yol açar.
4.Bu değerlendirmelerin sonuçları, kamu önündeki davranışları ve özellikle de fikirlerin açıkça ifade edilmesini yada gizlenmesini etkiler.
5.Son varsayım, yukarıdaki dört varsayımın bir bileşimidir.
-------------------------------------------------------------------------
Chomsky ve Herman'ın Propaganda Modeli

 Noam Chomsky ve Edward S. Herman
Kitle İletişim Araçlarının Ekonomi Politiği isimli kitapta medya kuruluşlarının örgütsel yapısının nasıl işlediği ve bu yapının oluşumunda nelerin etkili olduğuna yer verilmektedir.
 Chomsky ve Herman bu olgulara dayanarak "Propaganda Modeli" dedikleri
 bir model geliştirmişlerdir. Bu model, 5 aşamadan oluşmaktadır.
 1.Egemen medya şirketlerinin büyüklüğü, yoğunlaşmış mülkiyeti, kar amaçlı oluşu ve sahiplerinin serveti;
 2.Reklamcılığın medyanın en önemli gelir kaynağı olması;
 3.Medyanın, iki temel kaynak ve iktidar odağı olan hükümet ile iş
çevrelerinden
ve bunların mali destek sağlayıp onayladığı 'uzmanlar'dan sağladığı bilgileri temel alması;
 4.Medyayı hizaya sokmak amacıyla kullanılan bir yöntem olan "medyaya
yönelik tepki üretimi" 
5.Ulusal bir din ve denetleme mekanizması olan 'anti-komünizm'
-------------------------------------------------------------------------
Shannon ve Weaver' ın Enformasyon Kuramı
Bell firmasının telefon laboratuarında çalışan Shanon ve çalışma arkadaşı Waren Weaver tarafından 1949 yılında geliştirilen bu model ana akım pozitivist kitle iletişim anlayışının temelini oluşturur. Bu yaklaşım iletişimi tek yönlü ve doğrusal bir Shanon ve Weaver'ın Enformasyon Kuramı'na göre iletişim sürecinde yer alan ilk unsur iletilmek üzere mesajlar üreten bilgi kaynağıdır. Kaynağın ürettiği mesaj verici tarafından sinyal haline getirilerek alıcının alabileceği sinyallar haline getirilir. Alıcı sinyalleri yeniden biçimlendirerek yani alıcının alabileceği hale getirerek ona ulaştırır. Son olarak bu mesajlar alıcıya ulaşmış olur.
 İletişim sürecinde gürültü kaynağı, bilgi kaynağının hedefe ulaştırmaya çalıştığı mesajı bozabilir. Gürültü kaynağının işlenmesiyle verilen ve gönderilen ve
alının sinyaller arasında bir farklılık oluşacaktır. Bunun sonucunda gönderilen ve
alınan mesaj arasında bir anlam değişmesi meydana geleceği için iletişim süreci amacına ulaşamayarak başarısız olacaktır. Shanon ve Weaver'ın formülasyonunda
önemli olan iki temel kavram da enformasyonda eksiklik ve fazlalıktır. Fazlalık yeni  bir enformasyon iletmeyen kısımlardır. Bunun tam kartışıtı ise enformasyonda eksikliktir. Gürültünün de iletişim sürecinin etkilediği bu süreçte etkili bir iletişim gerçekleştirilebilmesi için eksiklik ve fazlalık arasında bir denge kurulması önemlidir. Gürltü ne kadar fazla ise iletişimde bulunanlar anlaşmak için sözlerini o kadar çok yinelemek zorunda kalırlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder